Hi, How Can We Help You?

Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması

KPSS’ndan yeterli not alarak ÖSYM tarafından bir göreve ataması yapılan pek çok kişi, ilgili kuruma başvuru yaptığında kuruma ait Sınav Değerlendirme Komisyonunun, Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğine göre hakkında düzenlenen formda belirtilenleri dikkate alarak atamasının yapılmamasına karar verdiği” şeklinde bir cevap ile karşılaşarak mağdur edilmektedir.
 
Yıllarca ailesinin sağladığı imkânlarla eğitimini tamamladıktan sonra kendi ayakları üzerinde duracak şekilde üretken bir birey olarak toplumda özlem duyduğu yeri almaya hazırlanan gençlerin hayalleri, bu gençler hakkında düzenlenen, iyi incelenip analiz edilmemiş, eksik ve hatalı bilgiler ile hazırlanan, kanuna ve hukuka aykırı düzenlenen olumsuz güvenlik soruşturmaları ile yok edilmektedir. Özellikle devlet memurluğu başvurusu yapan gençlerin ailelerinin Yargıtay 16. Ceza Dairesinin emsal kararlarına aykırı olarak, 17- 25 Aralık'tan sonra FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in "Bank Asya Okçular tepesidir terk etmeyin" çağrısında bulunduğu 2014 yılının Ocak-Şubat aylarının dışında, kira yatırılması, maaş alınması, çekilen kredi ödemelerinin yapılması vs. gibi BDDK mevzuatına uygun olağan bankacılık işlemlerinde bile, bu işlemlerin terör örgütü ile iltisak  sebebi sayılması, kardeşlerin FETÖ ile iltisaklı okullarda, üniversitelerde okuması vs konuların tespiti durumunda güvenlik soruşturmalarının olumsuz hazırlanması, ülkemizde milyonlarca gencin geleceğini etkilemektedir. Bu durum gerek Anayasamızda ve gerekse AİHS’ de açıkça hak ihlali olarak değerlendirilmiştir.
676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında KHK’nin 74’üncü maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48’inci maddesine ek yapılarak “Devlet memurluğuna alınacaklarda aranan genel ve özel şartlar” arasına “Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak” maddesi eklenmiştir.
Söz konusu güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının usul ve esaslarını düzenleyen “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliğinin 11’inci maddesi” şu şekilde düzenlenmiştir: 
 
Madde 11 - Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında kişinin içinde bulunduğu ortam da dikkate alınarak;
a) Kimlik kontrolü, kimlik kayıtlarının doğruluk derecesi, uyrukluğu, geçmişte yabancı bir devletin uyrukluğuna girip girmediği,
b) Kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığı, kolluk kuvvetlerinin ve istihbarat ünitelerinin arşivlerinde bilgiler bulunup bulunmadığı, adli sicil kaydının ve hakkında bir tahdidin olup olmadığı,
c) Yıkıcı faaliyetlerde bulunup bulunmadığı ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanuna ve Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı davranıp davranmadığı,
d) Şeref ve haysiyetini ihlal edecek ve görevine yansıyacak şekilde kumara, uyuşturucuya, içkiye, paraya ve aşırı bir şekilde menfaatine düşkün olup olmadığı, ahlak ve adaba aykırı davranıp davranmadığı,
e) Yabancılarla, özellikle hasım ve hasım olması muhtemel Devlet mensupları ve temsilcileriyle ilgi derecesinin iç yüzü ve nedeni,
f) Sır saklama yeteneğinin olup olmadığı, araştırılır.
 
Madde 15 - (Değişik madde: 29/03/2001 - 2001/2090 S.Yön./2. md.) Yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen bilgilerin olumsuz olması halinde, kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları, yer değiştirerek bu görevlere devam edip etmemeleri gibi hususları incelemek ve sonucunu sorumlu amirin takdirine sunmak üzere; bakanlıklarda müsteşarın, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında en üst amirin, üniversitelerde rektörün, illerde valinin başkanlığında, personel birim amiri, hukuk müşaviri ve varsa güvenlik işlerinden sorumlu birim amirinden oluşan "Değerlendirme Komisyonu" kurulur. …………” denilmektedir. Oysa bunların hiçbirisi uygulanmadan, yakın akrabalarında Bank Asya hesabının bulunması, kardeşlerinin FETÖ ile bağlantılı okullarda okuması, FETÖ ile iltisaklı şirketlerde çalışması gibi ülkemizde saf dini duygular ile bu terör örgütüne hiç bir şekilde bağlantısı bulunmadan hareket etmiş yaklaşık olarak on-onbeş milyon kişiyi ilgilendiren “suç ve cezanın şahsiliği” ilkesine aykırı uygulamalar, FETÖ ile gerçek ve etkin mücadeleyi sulandırmakta ve toplum vicdanında bir yere oturtulamamaktadır.
 
Yaşanan menfur 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında söz konusu FETÖ Terör Örgütüne ait okullara, dershanelere veya kurslara katılan veya yakınlarının örgüte ait banka olan Bank Asya’da hesabının bulunması gibi sebeplerle pek çok insanın “örgütle irtibakı veya iltisakı olduğu” şeklinde güvenlik araştırmasına not düşülmüş, bu sebeple de yönetmeliğin 15’nci maddesinde geçen “c) Yıkıcı faaliyetlerde bulunup bulunmadığı….” Maddesine istinaden, hakkında açılmış herhangi bir soruşturma, tedbir kararı veya dava söz konusu olmamasına karşın kamuda görev alma hakkından mahrum bırakılmıştır. Oysa maddenin devamından da anlaşıldığı gibi “…..elde edilen bilgilerin olumsuz olması halinde, kişinin gizlilik dereceli birim, kısım ve gizlilik dereceli yerler ile askeri, emniyet ve istihbarat teşkilatları, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde çalıştırılıp çalıştırılmamaları,…..” ifadesinden kişi hakkındaki güvenlik soruşturması olumsuz çıksa bile onun “güvenlik açısından devletin bekasını ilgilendiren özellikli yerler dışında” rutin görevlerde çalıştırılabileceği anlaşılmaktadır. Ancak burada da bazı devlet kurumları (Örn.: Et ve Balık Kurumu vb.)  kraldan çok kralcı davranarak “devletin bekasını ilgilendiren özellikli yerler dışında” bile bu uygulamaya gitmektedirler.
 
Evrensel hukuk ilkelerinin en önemlilerinden birisi de, “SUÇ VE CEZANIN ŞAHSİLİĞİ” ilkesidir. Bu kural gereğince, kişi ancak kendisinin işlediği fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilir. Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin yedinci fıkrasında, “Ceza sorumluluğu şahsidir” hükmü yer almaktadır. Anayasa’nın bu hükmü gereğince bir kişi, sadece kendisine ait kusurlu fiilinden sorumlu tutulabilir. Bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmaması, diğer bir ifadeyle başkasının fiilinden sorumlu tutulmaması Anayasa’nın 38. maddesinin yedinci fıkrası gereğidir. Bu ilkeye göre, asli ve feri failden başka kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılmaları olanaklı değildir (Any. Mhk., 18.6.2009, 2006/121 E., 2009/90 K., 26.11.2009 gün ve 27418 sayılı Resmi Gazete). Anayasa’nın 38. maddesinde suçta ve cezada kanunilik ilkesini de kapsayarak, ancak bundan daha geniş bir şekilde “Suç Ve Cezalara İlişkin Esaslar” düzenlenerek güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir (Anayasa Mahkemesinin, 31.5.2017 tarih, 2017/103 Esas ve 2017/108 Karar sayılı kararı).
 
Bu durumda olan kişilerin, idari yargıya başvuru için kaçırılmaması gereken süreler olduğu da dikkate alınarak, haklarının zayi olmaması amacıyla sürelere dikkate edilmesi ve en kısa sürede alanda uzman bir avukata başvurarak profesyonel hukuki yardım alınması tavsiye edilir.