Hi, How Can We Help You?

Anayasa Mahkemesi Kararları Işığında Şüphe Feshi

KAMUSAL ALANDA FAALİYET GÖSTEREN İŞVERENİN ŞÜPHE FESHİ KAPSAMINDA İŞ AKTİ FESHİ KARARLARININ İPTALİ HAKKINDA VERİLEN ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

 

 

Terör Örgütü Bağlantısı İddiasıyla İş Sözleşmesinde Şüphe Feshinin Niteliği

Özet:

          Başvurucu işçilerin, terör örgütü ile irtibatı ya da iltisakı olduğu gerekçesiyle işverenleri tarafından şüphe feshine dayanılarak iş sözleşmeleri sona erdirilmiştir. İşe iadesi dava açmak suretiyle iç hukuk yolları tüketilmiş ve davaları reddedilmiştir. Akabinde başvurucular tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin 20.09.2023 tarihli kararı ile başvurucuların özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine hükmedilmiştir.

          İlgili karar uyarınca şüphe feshi için şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Buna ek olarak işçinin hangi görevi ne kadar süredir ifa ettiğinden ve görevinin niteliğinden hareketle gerekçelerde belirtilen hususlar kapsamında işçiden duyulan şüphenin mevcut görevlerine ne gibi bir olumsuz etkisi olacağına ilişkin bir gerekçe ortaya konması gerekmektedir.

Anayasa Mahkemesi 2019/14039 Başvuru Numaralı 20.09.2023 Tarihli Kararı Uyarınca Şüphe Feshi

          Anayasa Mahkemesi, işçinin, iş sözleşmesinin, işveren tarafından güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle “şüphe feshi” ile sona erdirdiği hallere ilişkin bazı kriterler belirlemiştir. İşçinin ya da yakın akrabalarının özellikle terör örgütü ile irtibatı ya da iltisakı bulunduğundan bahisle işverenler şüphe feshine dayanarak iş sözleşmelerini tazminatsız olarak derhal sona erdirmektedirler. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin aşağıdaki kararları doğrultusunda işveren tarafından “şüphe feshi” ile iş sözleşmesinin sona erdirilebilmesi için bazı kriterleri taşıması gerektiği sabit görülmüştür.

          Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için öncelikle şüphe feshi kavramının açıklanması gerektiği kanaatindeyiz. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları doğrultusunda şüphe feshi, iş ilişkisinde işverenin işçisine karşı duyduğu şüphenin, aralarındaki güven ilişkisini zedeleyeceğini, işverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğun ortadan kalkabileceğini ve şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebep olduğunu ifade etmektedir. Şüphe feshinin temelinde işçi tarafından işlendiği kanuni olarak net bir şekilde ispatlanamayan ancak işçi tarafından bu suçun işlendiğine ilişkin şüphenin mevcudiyeti yer almaktadır.

          İlgili kararda başvurucular veya aile bireyleri hakkında istihbari bilgilere, devam etmekte olan soruşturma veya kovuşturma bulunduğuna, başvurucuların fesih tarihinden çok uzun süre öncesine ait mahkûmiyet kararlarına ve daha önce terör örgütleriyle bağlantısı olduğu tespit edilen şirketlerde çalışma kayıtlarının bulunduğu hususuna yer verilmiştir. Bununla birlikte bazı başvurucular hakkındaki davanın reddine ilişkin kararların gerekçelerinde ise söz konusu başvurucuların veya aile bireylerinin Bank Asya’da hesabının bulunmasına vurgu yapılmıştır. Netice itibarıyla ilk derece mahkemesi kararlarında taraflar arasındaki güven ilişkisinin zedelendiği ve feshin geçerli nedene dayandığı belirtilmiştir. İlgili kararlar neticesinde başvurucular tarafından iş sözleşmelerinin haksız olarak feshedildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunulmuştur.

          İş sözleşmesinin feshi sebebiyle ve sonrasında açılan işe iade davalarında verilen kararın ve işçi hakkında uygulanacak tedbirin keyfi olmaması gerekmektedir. Bu bakımdan iş sözleşmesinin feshedilebilmesi için işçi hakkında duyulan şüphenin basit şüpheden daha ileri derecede bir şüpheye dayanması gerekmektedir. Ve bu şüphe somut olgularla desteklenmelidir. Şüphe feshinin mahiyeti gereği işveren tarafından duyulan şüphenin ispatı beklenmemekle beraber iş ilişkisinin sona erdirilebilmesi için şüphenin işçinin şahsından kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığı ölçülülüğün korunması gerektiğidir.

          Öncelikle belirtmek gerekir ki derece mahkemesi kararlarında başvurucuların hangi görevi ne kadar süredir ifa ettiğinden ve görevinin niteliğinden hareketle gerekçelerde belirtilen hususlar kapsamında başvuruculardan duyulan şüphenin mevcut görevlerine ne gibi bir olumsuz etkisi olacağına ilişkin bir gerekçe ortaya konulmamıştır.

          Bazı başvurucular hakkında ise devam eden soruşturma veya kovuşturmalar nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Vurgulamak gerekir ki derdest bir ceza davası veya soruşturmanın bulunmasının tek başına yeterli görüldüğü hâllerde özellikle de ilgili kişinin beraatine ya da ilgili kişi hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği takdirde mahkemenin ilgili ve yeterli gerekçe gösterme yükümlülüğü çerçevesinde hareket ederek irtibat veya iltisakı gösterir delilleri tartışarak bir sonuca varması ve bunu da gerekçesinde göstermesi beklenir. Buna rağmen derece mahkemelerince, başvurucular hakkında devam eden soruşturma veya kovuşturmalarda elde edilmiş delillere ve bu delillerin fesih işlemine etkisine yönelik herhangi bir gerekçeye yer verilmeksizin, işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisini bozacak nitelikte bir şüphenin varlığı ortaya konulmaksızın salt soruşturma veya kovuşturmanın varlığından hareketle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.

          Ayrıca bazı başvurucular hakkında, Bank Asya’da hesabının bulunduğu yönündeki tespite ilişkin olarak da rutin bankacılık işlemleri dışında terör örgütünün talimatı üzerine hesap açılıp açılmadığı, önemli sayılabilecek bir mevduat artışı gibi mutat dışına çıkan bir hesap hareketinin olup olmadığı ya da başka bir örgütsel faaliyet çerçevesinde bir işlem yapılıp yapılmadığı veya feshi geçerli kılan başkaca bir nedenin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmamıştır.

          Anayasa Mahkemesi 2019/14039 Başvuru Numaralı 20.09.2023 tarihli kararında “terör örgütleri ile irtibat veya iltisak içinde olduğu yönünde yapılan bildirimler sonucunda çalıştıkları şirket veya idareler (işveren) tarafından güven ilişkisinin zedelendiği gerekçeleriyle” iş sözleşmesinin feshedilmesini özel hayata saygı hakkının ihlali niteliği taşıdığına karar vermiştir.

Benzer Nitelikte Anayasa Mahkemesi Kararları

          Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki Zeynep Semra KARS ve Ali Faik AYGÜN başvurularında da gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine dair hüküm kurmuştur.

Zeynep Semra KARS Kararı (K.T.19.07.2023)

          Başvurucu Zeynep Semra KARS, çalıştığı kurumdan Bankasya hesabı bulunması sebebiyle şüphe feshiyle iş sözleşmesi sona erdirilmiştir. Başvurucu hakkında herhangi bir soruşturma dahi bulunmamaktadır. Derece mahkemelerince işe iade davası reddedilmiş olup Anayasa Mahkemesi’ne başvurulmuştur.

          Anayasa Mahkemesi, 19.07.2023 tarihli kararında “…şüphe feshi gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı davalarda derece mahkemelerinden beklenen, öncelikle işveren kurumun niteliği ile sözleşmesi feshedilen işçinin burada hangi pozisyonda çalıştığı, işinin mahiyeti ve öneminin ne olduğu hususlarını belirlemesidir. Zira şüpheyi doğuran olay yahut durum, farklı pozisyonlarda çalışan kişiler yönünden farklı değerlendirme yapmayı gerektirebilmektedir. Bunun yanı sıra şüphe feshini doğuran durum veya olayın/vakıanın doğrudan işçinin şahsından kaynaklanması, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfiliğin önüne geçilebilmesi adına önem arz etmektedir.” değerlendirmesiyle yukarıda bahsi geçen 20.09.2023 tarihli Anayasa Mahkemesi kararına eş yönlü olarak işçinin çalıştığı pozisyonun, çalıştığı sürenin önem arz ettiğini ek olarak şüphe feshi için şüphenin işçinin bizzat kendisi ile ilgili olması gerektiğini hüküm altına almıştır.

          Zeynep Semra KARS kararında üzerinde durulması gereken önemli noktalardan bir diğeri ise şüphe feshi kapsamında açılacak davalarda taraflarca hazırlama ilkesine üstünlük tanınamayacağıdır. Bu itibarla şüphe feshi kapsamında açılan işe iade davalarında, taraflarca hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanmaktadır.

Ali Faik AYGÜN Kararı (K.T. 16.11.2023)

          Anadolu Üniversitesi’nde temizlik işçisi olarak çalışan Ali Faik AYGÜN hakkında,  2012-2013 yılı eğitim döneminde kızının Özel Anafen Dershanesine gönderdiği (Fiyatı uygun olduğu için gönderdiğini beyan etmiştir), dershane tarafından zorunlu tutulduğu için bu süre boyunca bir yıllığına Zaman gazetesine abone olduğu, ByLock programının yüklü olduğu tespit edilen ve üzerine kayıtlı telefon hattına (telefon hattının kardeşi tarafından kullanıldığı ve kardeşi ile görüşmediği beyanında bulunmuştur) dayanarak soruşturma açılmıştır. Soruşturma sürecinde başvurucunun aracında ”Altın Nesil-2" kaseti (kasetin kendisine ait olmadığı beyanında bulunmuştur)bulunmuştur. İşbu soruşturma neticesinde Ali Faik AYGÜN’ün iş sözleşmesi, işvereni tarafından şüphe feshi gerekçe gösterilerek iptal edilmiştir. Başvurucu hakkında açılan soruşturmada “Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı” verilmiştir. İşe iade davası reddedilen Ali Faik AYGÜN Anayasa Mahkemesi’ne başvuruda bulunmuştur.

          Anayasa Mahkemesi 16.11.2023 tarihli kararında “…şüphe feshi gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı davalarda özellikle işvereni fesih sonucuna götüren hususların aydınlatılması önemlidir. Bu kapsamda şüpheye neden olan durum veya olayın/vakıanın -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanması, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olması gerekmektedir. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfiliğin önüne geçilebilmesi adına önem arz etmektedir…. Öncelikle belirtmek gerekir ki ilgili mevzuata göre bir kişi hakkında soruşturma yahut kovuşturma açılması mutlak bir şekilde işten çıkarma sebebi sayılmamaktadır. Hatta 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun "İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı" kenar başlıklı 25. maddesine göre işçi hakkında gözaltı yahut tutuklama tedbirinin uygulanması dahi tek başına bir fesih sebebi olarak görülmemekte ancak bu tedbirlerin kanunda gösterilen süreleri aşması durumu fesih için işveren yönünden zorlayıcı sebep olarak kabul edilmektedir.” Değerlendirmeleriyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin hüküm kurmuştur.

          İlgili kararda da görüldüğü üzere şüphe feshinin gerçekleşebilmesi için millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı olarak gerekçeli kararda yer alması gerektiği, bu bağlantının güncel ve kişisel olması gerektiği, tutukluluk tedbirinin tek başına var olması halinde dahi şüphe feshinin hukuka uygun nitelik taşımayacağı hüküm altına alınmıştır.

Sonuç

          Yukarıda açıklanan Anayasa Mahkemesi kararları ışığı altında bir işçi hakkında terör örgütü ile irtibatı ya da iltisakı olduğundan bahisle şüphe feshinin gerçekleştirilebilmesi için;

1.       Şüphe feshini doğuran durum veya olayın/vakıanın doğrudan işçinin şahsından      kaynaklanması, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve             kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olması,

2.       Bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi,

3.       İşçinin hangi görevi ne kadar süredir ifa ettiğinden ve görevinin niteliğinden hareketle      gerekçelerde belirtilen hususlar kapsamında işçiden duyulan şüphenin mevcut   görevlerine ne gibi bir olumsuz etkisi olacağına ilişkin bir gerekçenin mevcut olması,

4.       Derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde           gerekçelendirilmesi,

5.       Şüphe feshi kapsamında açılacak davalarda taraflarca hazırlama ilkesine üstünlük tanınamayacağı, bu itibarla şüphe feshi kapsamında açılan işe iade davalarında, taraflarca       hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanması,       gerekmektedir. Aksi halde gerçekleştirilen işlemin hukuka uygun olduğundan     bahsedilemeyecektir.

 

KİTAPÇI HUKUK AVUKATI

Av. Zeynep Ebrar KAYA